Biz Hayal miyiz?

Biz Hayal miyiz?

 

MADDEN?N hayalden ibaret oldu?u yolunda, tarih boyunca Do?uda ve Bat?da pek çok defalar tart??ma konusu te?kil etmi? bulunan bir eski iddia, son birkaç senedir bizim toplumumuzda yine gündeme getirilmi? bulunuyor. Bu defa, iddia, bilimsel bir bulu?, ispatlanm?? bir gerçek, bir tevhid delili ve bir inanç esas? olarak sunuluyor ve bu kimli?iyle, girdi?i zihinlerde pek çok soruya yol aç?yor:

Biz bir hayal miyiz? Dünyam?z hayal mi? Gördüklerimiz hayal mi? Okuduklar?m?z hayal mi? Dostlar?m?z, dü?manlar?m?z birer hayal mi? Yiyip içtiklerimiz, gezip gördüklerimiz birer kuruntu mu? ?imdiye kadar bildi?imiz ve inand???m?z ?eyler temelinden yanl?? m?yd??

Daha yüzlercesi, daha binlercesi—ve bütün bunlar?n yan? s?ra, bir de can al?c? soru:

Herkes ve her?ey bir hayal ise, hakikat olan ne?

Ayr?ca belirtmeye belki hiç gerek yok; ama, e?er her?ey bir hayalden ibaretse, bu konuyu tart??mak da bir hayalin ötesine geçemeyecek demektir. Ancak biz bu görü?ü pe?in pe?in benimsemi? olmad???m?z için, hayal pe?ine dü?me endi?esine kap?lmaks?z?n, konunun hakikî ve ciddî bir biçimde tart???lmas? gerekti?ini dü?ünüyoruz.

Böyle bir tart??ma, bütün ayr?nt?lar?yla ve tarihsel seyriyle birlikte ele al?nacak olursa, elbette ki bir kaç sayfaya s??maz. Ancak konunun temel noktalar?n? ayd?nl??a kavu?turmak ve “Bu iddialarda bir gerçeklik pay? var m?, yok mu?” ?eklindeki bir soruya net bir cevap ortaya ç?karmak için, bu sütunlar?n o kadar da dar gelmeyece?i dü?üncesindeyiz.

HAYAL MODEL? VE TASAVVUF

Önce, maddenin bir hayalden ibaret oldu?u yolundaki görü?ün, ?slâm kültüründe, tasavvufa dayand???n? dikkate almam?z gerekir. Zaten iddia sahipleri de bu konuda delil olarak iki ?slâm mutasavv?f?n?, Muhyiddin b. Arabî ile ?mam Rabbânî’yi göstermektedirler. Ancak bu iddian?n bir do?ru, bir de yanl?? taraf? vard?r. Muhyiddin b. Arabî’nin, Allah’tan ba?ka bir varl?k kabul etmeyen “vahdet-i vücud” görü?üne sahip oldu?u do?rudur; ?mam Rabbânî ise, yarat?lm??lar?n da haricî bir varl?k sahibi oldu?unu net bir ?ekilde ifade etmektedir. ?mam Rabbânî’nin tevhidi, vücuda de?il, ?uhuda dayanan bir tevhiddir ki, vahdet-i ?uhud ad?yla an?l?r. Bunu, ?mam Rabbânî ?u ?ekilde aç?klamaktad?r:

Meselâ bir kimse güne?in varl???na ilmî bir yak?nl?k peyda etse, bu yak?nl?k di?er y?ld?zlar?n o anda yok kabul edilmesini gerektirmez. Fakat güne?i temâ?â eden bir insan, y?ld?zlar? göremez. Çünkü o anda, onda, güne?i görme iste?inin d???nda bir arzu yoktur. Buna ra?men, bu insan mutlaka bilir ki, y?ld?zlar yok de?ildir; güne?in parlak ?????ndan dolay? görünmezler. … Güne? do?duktan sonra y?ld?zlar? yok bilmek ba?ka, o anda görmemek ba?kad?r.”(1)

?mam Rabbânî’nin, Muhyiddin b. Arabî’yi birçok mektubunda bu aç?dan tenkit etti?i de bilinmektedir. Meselâ, Mektubat’?n?n ikinci cildinin birinci mektubunda, “?eyh Muhyiddin ve izinden gidenlerle aran?zdaki fark nedir?” ?eklindeki bir soruyu Rabbânî ?öyle cevapland?r?yor:

Bu ikisi aras?nda ne büyük fark vard?r! … Onlar gölge varl???n ancak vehim ve hayalde var oldu?unu ileri sürüp mücerred teklikten ba?ka hariçte bir mevcudun varl???n? kabul etmezken, bu fakir, bu gölgeye ait varl???n hariçte varl???n? sabit görüyor. … E?er bu büyükler, hariçte gölge varl???n, hariçteki as?l varl???n gölgesi oldu?unu bilselerdi, hariçte âlemin var oldu?unu inkâr etmez, bunu yaln?zca vehim ve hayalde var saymazlard?.”(2)

Bu durumda, âlemin bir hayal ve vehimden ibaret oldu?u yönündeki görü?, iddia edildi?i gibi ?mam Rabbânî ile Muhyiddin b. Arabî’nin ortak görü?ü de?il, bunlardan sadece Muhyiddin b. Arabî’ye ait olan ve di?er ?slâm âlimleri gibi ?mam Rabbânî taraf?ndan da ciddî ?ekilde tenkide u?ram?? bir görü? olarak kalmaktad?r.

B?R GAR?P HAYALPERESTL?K

Maddenin hayaliyetiyle ilgili iddialar?n en ilginç yönlerinden birisi, bu iddialar?n bir tevhid delili olarak sunulmak istenmesidir. Madde diye bir?ey olmad??? anla??l?nca maddenin bir gücü de kalmayacak, böylece bütün kudret ve kuvvetin Allah’a ait oldu?u kabul edilecektir! ?yimser bir görü?le, bu bir çözüm olarak telâkki edilebilirdi. Nihayet, arabalar olmazsa trafik sorunu, okullar kapan?rsa e?itim sorunu olmaz. Ayn? mant??? izleyerek, maddenin olmad??? yerde, maddenin yarat?c?l???ndan da söz etme imkân?n?n kalmayaca?? öngörülebilir. Ke?ke i? bu kadarla kalsayd?! Ama her?eyin bir vehim olarak alg?land??? bir hayalî âlemde, olmayan ?eyin yarat?c?ya ihtiyac?n? kim nas?l ispat edecek? Veya bu yarat?c?, vehmî bir yarat?c? yahut vehimlerin yarat?c?s? olmaktan öteye gidebilecek mi?

?u tasvirlere bir göz atal?m:

“Çay içerek yak?n bir dostu ile sohbet eden bir insan, s?cak çay barda??ndan eli yan?nca hemen barda?? elinden b?rak?r. Ancak burada da söz konusu ki?i, barda??n s?cakl???n? gerçekte elinde de?il beyninde hisseder. Ayn? insan çay?n tad?n? ve kokusunu da beyninde alg?lar, görüntüsünü ise beyninde seyreder. Fakat insan, zevkle içti?i çay?n asl?nda beyninde bir alg? oldu?unu hiç fark etmeksizin, barda?? kendi d???nda ve maddesel bir gerçek zannederek yine görüntüsü beyninde olu?an arkada?? ile sohbet eder. … Bugüne kadar hiçbir insan nanenin asl?n?n tad?na bakmam??t?r. Nane olarak alg?lad??? tat, beyninde olu?an bir alg?d?r sadece. Çünkü nanenin asl?na ne dokunabilir, ne onun asl?n? görebilir, ne asl?n?n kokusunu veya tad?n? alabilir.(3) Sonuç olarak, biz hayat?m?z boyunca bize gösterilen kopya alg?larla ya?ar?z. Ancak bu kopyalar o kadar gerçekçidir ki, hiçbir zaman kopyalar?n? ya?ad???m?z? fark etmeyiz. Örne?in, ?u anda ba??n?z? kald?r?n ve bulundu?unuz odada gözünüzü gezdirin. Kendinizi içinde mobilyalar bulunan bir odan?n içinde gibi görüyorsunuz. Oturdu?unuz koltu?un kollar?na dokundu?unuzda, sanki gerçekten bu kollar?n as?llar?na dokunuyormu? gibi sertli?ini hissediyorsunuz. … Alg?lad???m?z her?eyin beynimizde meydana geldi?i bilimsel olarak kan?tlanm?? bir gerçek olmas?na ra?men, insanlar?n ço?u, beynimizin d???nda bu görüntülerin as?llar? oldu?unu zan ve iddia ederler. Bu, hiçbir zaman ispatlayamayacaklar? bir iddiad?r. Ayr?ca, maddeyi d??ar?da var zannetseler bile, daha önce de belirtildi?i gibi beynimizin d???nda ne ses, ne ???k, ne de renkler bulunmaktad?r. I??k, d??ar?da enerji dalgalar? veya enerji paketçikleri ?eklinde bulunur ve ancak retinaya çarpt???nda bildi?imiz ???k kavram? ile kar??la??r?z. Benzer ?ekilde d??ar?da ses de yoktur.

Kuruntu bir kere kurulmaya ba?lad?ktan sonra nerede duraca??n? kimse kestiremiyor. “Bardak gerçek de?il; beyindeki görüntüden ibaret.” Peki, beyin? O da gerçek de?il. “Tad?, kokuyu, sesi, ?????, gerçek olmayan beyin alg?lar.” Ya tad, koku, ses, ???k? Onlar da gerçek de?il. Özetle, vehim diyen dilimizin, hayal gören beynimizin kendisi de dahil olmak üzere, hiçbir ?ey yok âlemde. Hattâ âlem de yok; hattâ “?ey” de yok. Var denecek ne varsa, hepsi bir hayalden, bir kuruntudan ibaret. Muvahhid sofistlerimiz bize böyle bir kâinat modeli tasvir ediyorlar.

E?er “Bundan ne ç?kar?” diyorsan?z, bu kafayla akaid sorunlar?n? çözmeyi ve bu dini ya?amay? bir deneyin isterseniz:

Vehimden ibaret bir dünyada, bize inen Kur’ân’?n gerçekli?inden nas?l emin olabiliriz?

Haydi, bu sorunu a?t?k ve vehim s?fat?n?, sadece elimizdeki mushaf?n maddesine yak??t?rmakla kurtulduk diyelim. Daha ilk sayfas?n? çevirdi?imiz zaman, kendisini bize Rahmân, Rahîm, Âlemlerin Rabbi isimleriyle tan?tan Allah, acaba bu isimlerle neyi murad etmi? olabilir dersiniz?

Hayalden ve vehimden ibaret bir dünyada, bu isimlerin tecellîlerinden ve mazharlar?ndan söz etmek hiç de kolay olmayacakt?r. E?er—Allah Resulünün yapt??? gibi—ba?r?na yavrusunu basm?? bir anneyi bir rahmet nümunesi olarak gösterecek olursan?z, bu, iki kuruntusal varl?k aras?ndaki vehmî bir ili?kiden ba?ka neyi ifade edebilir? E?er “âlemler” lâfz? hayalî âlemleri ifade ediyorsa, “Âlemlerin Rabbi” neyi anlat?r?

?sterseniz, ?öyle bir âyeti, bu hayal kuram? ?????nda anlamaya çal??al?m:

Gökten bir su indiren de Odur. Biz her?eyi o suyla bitirdik; sonra ondan ye?illikler bitirdik; o ye?illiklerden de daneleri üst üste dizili ba?aklar ç?kar?r?z. Hurma a?ac?n?n tomurcu?undan ise birbirine biti?ik, bol salk?mlar, üzümlerden ba?lar olur; zeytin ve nar yeti?ir ki, onlardan kimi birbirine benzer, kimi benzemez. Onlara bir meyve vermeye ba?lam??ken bak?n, bir de olgun hallerine. ??te bunda, inananlar için âyetler var.”(4)

Bütün varl???n vehim haline dönü?tü?ü bir dünyada, âyetin bize gök, ya?mur, ye?illik, dane, ba?ak, üzüm, hurma, zeytin, nar, ham ve olgun meyve olarak tasvir etti?i ?eyleri de ister istemez birer hayal ve kuruntu olarak anlamam?z gerekecekse e?er, Kur’ân’?n hak kitap olu?u ve hak ile nazil olu?u neyi ifade edecektir?

Kur’ân, Kâbe’yi ziyaret etmeyi emrederken bizi hangi hayalî binan?n pe?ine dü?ürdü? Hayalî bedenlerimizle k?ld???m?z namazlarda bizi Beyt-i Haram yerine hangi vehme yöneltiyor?

Kur’ân’?n anlatt??? k?ssalar da m? hayal? ?sâ, Mûsâ, Lukmân, ?mrân, ?brahim, ?shak, Meryem, Sâmirî, Firavun, sihirbazlar, Ebu Leheb, Âd Kavmi, Salih’in devesi, Lût Kavminin ba??na ya?an ta?lar, Bedir’de mü’minlere gönderilen melekler, Uhud’daki ?ehidler, hep beynimizde olup biten hayallerden mi ibaretti?

Ya hergün salât ü selâm gönderdi?imiz Peygamber?

Yoksa o da Allah’?n elçisi olarak alg?lad???m?z bir hayaletten ba?ka bir?ey de?il miydi?

Yoksa—yoksa, Kur’ân’daki Allah’? tan?tan ifadeler, bize hayal ve kuruntudan ba?ka bir?ey olmayan âlemleri gerçekmi? gibi alg?latan illüzyonist bir tanr? modeli mi resmediyor?

 

Ümit ?im?ek

umsimsek@gmail.com

KAYNAKLAR:

1 Dr. Selçuk Erayd?n, Tasavvuf ve Tarikatlar (?stanbul: M. Ü. ?lâhiyat Fakültesi Vakf? Yay?nlar?, 1997), s. 295-6.

2 Hayreddin Karaman, ?mam Rabbânî ve ?slâm Tasavvufu (?stanbul: Nesil Yay?nlar?, 1992), s. 265.

3 “Biz nane yemedik” demek için bu kadar tekellüflü tevillere hiç de ihtiyaç yoktu!

4 Kur’ân, 6:99.

Publiziert in der Ayasofya 37, 2011