İSTANBULDA SAKLI VE BİLMEDİĞİNİZ 3 HAZİNE

İSTANBULDA SAKLI VE BİLMEDİĞİNİZ 3 HAZİNE

  1. Hazine

Osmanlı döneminde 18. yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilen küçük bir mahalle camii

İstanbul’un Fatih ilçesinde Zeyrek mahallesinin Kırbacı sokağında bulunmaktadır. Yapılış tarihi ve kim tarafından yaptırıldığı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte çeşitli rivayetler günümüze ulaşmıştır.

Keçecizade Hayreddin Efendi adında dar gelirli bir esnaf (bir başka rivayete göre Adanalı Şakir Efendi’dir) “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı gereği üzere kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayanlar imâr eder. İşte bunların doğru yolda olup başarıya ulaşacakları umulur.” (Tevbe Suresi 18. Ayet) âyetindeki müjdeyi duyunca bir cami yaptırma arzusu duyar. Nefsinin arzularını dinlemeyip para biriktirmeye başlar. Ne zaman ki canı bir şey istese: ‘Sanki yedim (var say ki yedin)!’ der ve parasını bir kenara koyar. 20 yıl sonra biriktirdiği paralar küçük bir cami yaptıracak miktara ulaşınca Kırbacı sokağındaki mütevazı camiyi yaptırır. Yaptırılan cami halk arasında “Sanki Yedim Camii” olarak anılmaya başlar.

Mimarî özelliğe sahip olmamakla birlikte fevkani ve betonarme olarak yapılan mabedin bir büyük ve dört çeyrek kubbesi olup, kurşunla kaplıdır. Caminin arka kısmında mahfili olup, minaresi tek şerefeli ve betonarme olarak yapılmıştır. Cami, konumu itibariyle apartmanların arasına sıkışmış bir durumdadır. İç alanı 100 m2, dış kısmı ile birlikte 130 m2’dir. Yaklaşık 200 kişi aynı anda ibadet edebilmektedir.

Cami Birinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre önce Fatih-Unkapanı civarında çıkan yangında ağır bir tahribata uğramıştır. 1959-1960 yıllarına kadar metruk halde kalan camii bir süre marangozhane olarak kullanılmıştır. Eski mimarî özelliğinden bugün eser kalmayan cami, mahalle sakinlerinin ve hayırseverlerin yardımlarıyla tekrar yaptırılmıştır. Çevresi ev ve apartmanlarla çevrilidir. Bediüzzaman Said Nursî, Sanki Yedim Mescidi’nden Sözler adlı eserinde şöyle bahsetmektedir:

“Lezâiz çağırdıkça, “Sanki yedim” demeli. “Sanki yedim”i düstur yapan Sankiyedim namındaki bir mescidi yiyebilirdi, yemedi.” 

              (Sanki Yedim Camii 1)                                                              (Sanki Yedim Camii 2)

(Sanki Yedim Camii 3)

Sanki Yedim Camii bugün bir imam-hatip ve bir müezziniyle ibadete açıktır.

  • Hazine

Beyazıt Camii Kıblesinde ki Sır

Sultan Beyazıt Han’ın “İkindi namazının sünnetini terk etmeyen camiyi açsın” talebi üzerine kimseden ses çıkmayınca; Sultan, “Elhamdülillah ben hiç  terk etmedim” diyerek, caminin açılışını yapmış ve ilk namazı da yine kendisi kıldırmıştır.

Evliya Çelebi’nin aktardığı bilgilere göre Bayezid Camii’ni İstanbul camileri içinde eşsiz kılan en önemli özelliği ise bu camiden sonra inşa edilen bütün camilerin kıble ayarlamalarının Bayezid Camii baz alınarak yapılmış olmasıdır. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde konuyla ilgili olarak şunları kaydetmiştir:

„Bu caminin temeline başlandığında Mimarbaşı, “Sultanım! Mihrabı nice koyalım?” diye sorunca, Sultan Bayezid-i Veli, “Ayağım üzerine bas” der. Sultanın ayağı üzerine basınca Kabe-i Şerif‘i gören mimar, hemen Bayezid Han’ın ayağına yüz sürüp, ilk olarak caminin mihrabını yapar.“

İstanbul’da Beyazıt Camii yapılana kadar kıble tayininde; Mesacid-i Evvel denilen, İstanbul’da Kabe’ye en yakın camii olan “Akbıyık Mescidi” esas alınırdı. Ama Sultan Beyazıt Han’ın bu kerametinden sonra ise İstanbul’da yapılan tüm camilerin kıble tayini Beyazıt Camii esas alınarak yapılmaya başlandı.

Ayrıca Frenk memleketlerinde yıldızlar ilmini bilen gayrimüslimler, vakitlerini ve yön gösteren aletlerini Beyazid Han Camii’nden düzeltirler.

(Beyazıt Camii)

  • Hazine

İstanbul’un İlk Apartman Semti

Tarih akışı içerisinde kolay kolay erişilmeyecek bir öneme sahip İstanbul eşsiz yapılarıyla da göz kamaştırıyor. Herkesler tarafından bilinen ve şehrin turistik kimliğini ön plana çıkartan Sultanahmet, Ayasofya, Topkapı, Dolmabahçe gibi yapılar bu güzel şehrin en önemli sembolleri. Fakat şehrin tarihi kimliği bu yapılarla da sınırlı değil, önünden geçerken kafamızı kaldırıp bakmadığımız binaların birçoğunun dahi bir hikayesi var. “İtalyan Apartmanı” olarak da bilinen “Valpreda Apartmanı” da bu yapılardan biri.

Valpreda Apartmanı Anadolu Yakası’nın güzel ilçelerinden Kadıköy’e bağlı Yeldeğirmeni Mahallesinde yer alıyor. Yeldeğirmeni’nin ise İstanbul’un ilk apartman semti olması açısından önemi büyük.

Osmanlı Padişahı I.Abdülhamid, sarayın ve halkın un ihtiyacını karşılamak üzere bölgeye 4 yel değirmeni yaptırdı. Yel değirmenlerinin hiçbirinin izine günümüzde rastlanmasa da semt adını buradan aldı.

Valpreda Apartmanı ise bu mahallenin şirin yapılarından biri olarak uzun yıllardır sükunetli bir şekilde varlığını sürdürüyor.
Levi Kehribarcı’nın yaptırmış olduğu yapının bir diğer ismi ise İtalyan Apartmanı. İsmini İtalyan Apartmanı olarak almasının bir hikayesi de var.

Haydarpaşa Garı’nın yapımında çalışan İtalyan mühendis ve işçiler burada kaldığı için Valpreda, İtalyan Apartmanı olarak da biliniyor.
Muazzam süslemeleri ve yüksek tavanıyla gören herkesi cezbeden bina, kentin en güzel yapılarından biri.

İtalyan Apartmanı’yla ilgili bilgi yalnızca bununla ilgili değil, bir de rivayetten söz ediliyor.

Rivayet edilen bilgiye göre apartmandan Haydarpaşa garına uzanan bir tünel yer alıyor.
Kentsel dönüşümün şehrin büyük bir bölümünü ele geçirmiş olması Valpreda Apartmanı’na henüz sirayet etmemiş olsa da; günümüzde varlığını bakımsız ve restorasyonsuz ne kadar sürdüreceği merak konusu.

(Valpreda Apartmanı)

Araştırmacı – Yazar

      Arif Ağırbaş
Ayasofya No 61